Her kurt vahşi değildir aslında, yabancıdır bulundugu ortama. Dönmek ister ruhunun karanlığına fakat şeytan, nefis, çevresi istemez. İstemez çünkü bir köle daha kaybedilir, bir yandakçı daha kaybedilir. Bir yalancı arkadaş daha yok olur gider onlar için. Bir gün nasibi gelir, mutsuz zanneder kendini. Üzülür, dertlenir kayıpları artar. Nefsi körelir, sınanır ama fark etmez bunları. Nerden bilsin? Nasıl bilebilir ki? sorayım sizlere? Hangimiz biliyorduk buralara gelirken yolları? Hangimiz ezberledik en karanlık olanları? Düşüp kalktığımız, attığımız adımları? Ezberlemedik, güvendik. O yolu gösterene güvendik. Bir gün mum ışığı yeter dedik, öbür gün karanlıkta belki yalnız’idik.
…Kurt uyandım zanneder sonra. Bırakır koyunu yavaşça. İster. Saldırmak, ısırmak, nefsi kuzuyu ister. Yanlış olduğunu bile bile yapmak ister. Dayanır, dayanır fakat iradesi yetmez. Bir gün kuzuya saldırır. Gözü döner ve sarhoşluktan farkedemez. Sabaha pişman olur, kendini işine veremez. Açtır hala. Kuzu yine orada duruyordur, bir kez daha nefsine yenik düşer ve saldırır. Sonra durur. Bu sefer sarhoş olmadığını farkeder. Yine ve yine pişman olur. Özür diler ve gününe döner. Bir süre sonra yine aynı olay. Aynı kuzu, aynı kurt. Bir parçanın iki yarısı. Kurt nefsine yenik düşer, bu sefer sarhoşluğu bile düşünmez çünkü pişman olacak ne bir iradesi ne bir ruhu kalmıştır. Tamamen nefsi ona sahip olmuştur. Kurt artık sadece bir kurttur. Kuzu ise kurtun nefsine bir baharat olmuştur. Kurt gününü geçirir, tekrardan saldırmak ister fakat kuzu artık yoktur. 3 defa tüketmiştir kuzuyu. Kurt pişman olur yaptıklarından. Hayır, nefsine baharat ettiği için değil, nefsine bir daha yem edemediği için pişman olur kurt.
Ve bir daha ruh kalmaz. Yeni baharatlar aramaya, yeni yem bulmaya çabalayan bir hayvan vardır sadece. İlkel bir canlı, sonsuza dek ruhunu zindana atmış bir canlı…